4 Haziran 2014 Çarşamba

Hayat ! Ne kadar da süpriz dolusun ...

    Aslında bu kadar zamandır bloga yazmayışım bile kendimi hayatın koşturmacasında nasıl kaybettiğimin bir kanıtı...En son yazım tam on ay önce.Aslında bu bloğu açarken amacım içimdekileri yazıya dökmekti, kendimi rahatlatmak bir nevi.Yakınlarıyla konuşmak da rahatlatıyor tabi ama yazmak da çok harika içinden gelenleri en saf haliyle.Çok zaman geçti, çok yazacak birikti ama birikenleri yazmak gibi bir niyetim yok. İnişli çıkışlı, mutlu hüzünlü, sakin sinirli, umutlu kötümser bir sürü gün geçti , işte geçti gitti diyoruz da gidenlerden illa ki bizde biraz izler kalıyor.Bi bakmışızı bu izler derinleşivermiş bir yerden vücudumuz sinyal vermeye başlamış.
    Ben mesela çok ince düşünen bu yüzden de kırılan bir de kırgınlıklarımı büyüten ve de içinde yaşayan biriyim. Tamam son yıllarda sanırım hayata karşı birazcık deneyim sahibi olmanın ve olgunlaşmanın da etkisiyle bu huyumu biraz törpülemeye başlamıştım ama karakterimizde bize zarar veren huylarımızı değiştirmek o kadar zor ki...Bir yanda eski bakış açım bir yanda düzeltmeye çalışan yeni bakış açım, kafamın içinde iki ses, birbirini ikna etmeye çalışıyor.Hep söylemek kolay ama söylediğini uygulayabilmek çok zor.Hep derler ya sağlık en önemlisi hiçbir şeye canını sıkmaya değmez.Evet çok doğru ama gel de bunu başar.İşte son yirmi gündür öyle günler geçirdim ki sıkıysa başarma dedi bana Allah.Tek düşüncem sağlık oldu, sağlığımın yerine gelmesi için tüm düşünceler ve ilk sırada çocuklarım ve eşim.Aslında hayat gerçekten çok zor, benim ilk aklıma gelen çocuklarımın daha çok küçük olduğu ve onların bana ihtiyacı olduğu idi. Yani güçlü ve ayakta durabilmem için en önemli sebep.İnsanların yaşadığı büyük sıkıntılara ve acılara ve çabalara bakınca benimki çok daha basit ve çözümü olan bir sağlık sorunuydu. Ama hayatta olmanın değerini çok iyi anlattı bana hala da anlatıyor.Savaşımız diğer insanlara karşı olmamalı savaşımız kötümserliğe,karamsarlığa,strese ve sinire karşı olmalı, bunlar bizim içimizde ama biz izin vermezsek alevlenemez yani kıl bir insan istediği kadar karşımıza çıksın biz ona hakettiği önemi ve değeri vermezsek , bizim için bir hiçsin diyebilirsek ne sinirleniriz ne de üzülürüz.
    Allah'a şükür bir şekilde tesadüfen ortaya çıkan sorunum halledilebilecek en kolay ve rahat şekilde halledildi, çok ciddi sonuçları olabilecekken çok rahat bir şekilde sonuçlandı bu süreç, gerçekten şükrediyorum.
   Beyin damarlarımın birinin bir yerinde küçük bir baloncuk oluşmuş,  küçük bir operasyonla halledildi.Düşündüm acaba hangi olayda kan basıncım, tansiyonum yükseldi ve damarımın zayıf noktasından baloncuk oluştu. Tabi ki bilemeyiz ama belki de trafikte giderken beni hatasıyla çok sinirlendiren sevimsiz bir sürücü yüzünden oldu, belki de çok sevdiğim birinin cenazesinde gözyaşı dökerken oldu. İkisi arasında dağlar kadar fark var ama hepsi hayatımızın bir parçası.Neye ne kadar önem ve tepki vereceğimiz bizim elimizde, ve verdiğimiz her tepki bir şekilde bizde bir iz bırakıyor.İşte değmeyecek olayların en ufak bir iz bile bırakmasına izin vermememiz lazım...
    Tabiki çok kısa sürede olacak birşey değil değişim ama sonuçlarının bize sağladığı faydaları düşününce değişim için çabalamalıyız.Bu hayat gerçekten çok kısa yarın bu hayatta olacağımızın garantisi var mı hatta iki saat sonra , hayır yok , işte anı yaşamak ve pozitif olmak bu yüzden önemli.Beynimizi, kalbimizi ve ruhumuzu gereksiz olaylar, anlar ve insanlar için yıpratmamalıyız.Bunu çok net anladım . Şimdi çabalıyorum bu yazdıklarımı uygulayabilmek ve bazı huylarımı değiştirebilmek için. Çabalıycam da çünkü ailemle ve en çok sevdiğim yakınlarımla geçirdiğim her bir gün benim için herşeyden çok daha değerli ve önemli ...
     Daha sık yazmak için de çabalıycam, herşeyden önce kendim için ...




1 yorum: