27 Temmuz 2012 Cuma

Beş sene önce bugün ...

27 Temmuz 2007,Saat 13:11 sıralarında ben nerdeydim ? Evdeyim ,evleneli 2 yıl olmuş,9 ayını tamamlamış bir hamileyim:)Karnım burnumda yani.Ben ne yapıyorum peki,merdiven tepesinde perde takıyorum,günlerden Cuma,Pazartesi sezaryen var,çünkü bebiş ters ve iri sonuç normal doğum yapamazsın.Oysa ki yıllar önce bebek tersmiş,7 kiloymuş,falanmış filanmış yokmuş,hadi ıkın hadi doğur bakalım...Annelerimiz neler yaşamışlar kim bilir.
Dönelim o güne ,dedim ya pazartesi doğum var diye,Cuma'dan başladık temizliğe,yemekler yapmaya,ben de tabi tam gaz çalışmaya devam.Arada ufak tefek sancılar ama ben o kadar yoğunlaşmışımki doğumun Pazartesi olduğuna önemsemiyorum.Ama gün içinde sürekli Gülnur Annemle irtibattayım,şöyle oluyor böyle oluyor...Derken akşamüstünü ettik.Kapı zili çaldı,bir baktım canım Gülnur Annem dayanamamış Urla'dan hem de 20 günlük ameliyatlı haliyle çıkmış gelmiş.İyi ki de gelmiş.Geldiğinde saat 16:00 sıraları idi ben 17:00 da doğumhanede idim.Bana dedi ki kızım neredeyse evde doğuracaksın çabuk gidiyoruz,doğmak için tüm önhazırlıkları yapmış meğerse bizim tatlı bebişimiz.Hazır olan çantamızı aldık,temizlikçimiz evde kaldı temizliğe devam.
Şoförümüz Serhat Minareci,önde ameliyatlı zor oturan Gülnur Annem,arkada doğurmak üzere diken üstünde oturan ben:)Araba kullananlar Serhatçığın halini iyi anlar;sokaklar çukur dolu,trafik kalabalık,arabasında biri yeni ameliyatlı biri doğuma giden iki kadın ; biri annesi biri yengesi ...Aman dur yavaş,dikkat et hız yapma,aaa dikkat et çukur var,20 dakikalık yol 20 saat gibi gelmiştir ona,biz ise ufak tefek sancılarımız dışında mutluyduk,eğleniyorduk Gülnur Annemle.Doğuma gidiyorduk.Ve sonunda hastaneye vardık,tabi bu süreç boyunca sevgili kocama her zamanki gibi ulaşamadık,Gerçi ulaştığımız zaman gerekli fırçayı atmak bana kalmadı;Gülnur annem varken.Hastaneye girdiğim andan ameliyathaneye ulaştığım an arası o kadar kısa ki,ışık hızıyla oldu herşey ve bir baktım asansörde doğumhaneye iniyoruz;elim Gülnur Annemin elinde,asansör kapısı kapanırken karşımdaki endişeli,hüzünlü ama bir okadar heyecanlı ve mutlu yüzleri unutamıyorum hiç, kocam,annem ve babam:)Herşey yolunda gitti,daha başlamadılar kızım merak etme dedikleri anda meğerse yolun yarısına gelmişiz,epidural ile hiçbir şey hissetmiyordum tabi.Annem bir karnımın o tarafa gidiyor bir benim yanıma geliyor ; moral veriyor veeee sonra bir baktım,aylardır karnımın içinde dönüp duran,beni tekmeleyen,ultrasonda oturup ailecek izlediğimiz,ilk çocuğumuz , ilk torun Durucuğum yanımda ,hiç ağlamadı,onu ilk alan Gülnur Babannesinin sonraları onun deyimiyle bababasının kucağında çok huzurlu gözüküyordu,beklenenden önce geldi,süpriz yaptı bize,hayatımızın en güzel süprizi...Bundan tam 5 yıl önce 27.07.2007 tarihinde Cuma günü saat 17:00 da dünyaya geldi Duru Gülnur Minareci...
Aynı bugün gibi çok sıcak bir Temmuz günü en güzel günlerimizden biri olarak yazıldı anı defterimize.
Daha karnımdayken hepimiz çok sevdik onu,hepimiz çok mutluyduk,huzurluyduk,bu güzel duygular ona da yansıdı,mutlu ve huzurlu bir bebek olarak gözlerini açtı bu hayata.Gülnur annem bir yandan babaanne olmanın sevincini ve heyecanını yaşarken onu koklarken bir yandan kadın doğum uzmanı kimliğiyle torununu ve beni kontrol ediyordu ikimiz de iyimiyiz ve herşey yolunda mı diye...Bense şaşkın ama emin ellerin yanında olmanın rahatlığıyla ilk kez yanağımın yanına yaklaştırılan Durucuğumu kokladım önce ; mis gibi bebek kokusunu benim bebeğimin kokusunu içime çektim o anki duygularımı şu an bile kelimerle anlatmam çok zor ; hayatıma bambaşka bir anlam yüklendi o andan itibaren,binlerce kez şükrettim sağlıkla ve huzurla bebğimi kucağıma alabildiğim için...Hiç ağlamadı,ne o an ne odamızda,çünkü onu ilk kollarına alan kadın o kadar güçlüydü ve o kadar seviyorduki onu , Durucum da bunu hissetti.Öyle bir hissetti ve içine işlediki o anlarda bababasını kaybettiğinde daha iki yaşında olmasına rağmen hala ve eminimki her zaman küçücük yüreğinde onun yeri ayrı,daha dün bana dediki; "doğumgünüm geliyor ya babannemin bana yaptığı bebek nerde hani saklamıştık ,onu bulalım istiyorum " ...
5 yıl sonra hala bebek kokusu burnumda , sanırım annelerimizin dediği gibi 25 yıl geçse de o benim küçük bebeğim olarak kalacak.İyi ki doğdun bebişim,iyi ki Allah'ım seni bize verdi.Gülnur Annem bahtı güzel olsun derdi .Evet yüreğin gibi gözlerin gibi bahtın güzel olsun,hayatın boyunca hep güzelliklerle dolu günler yaşa,doğumgünün kutlu olsun DURİŞKOM ,bu yazıyı okuduğun zaman seni ne kadar çok sevdiğimizi biliyor olacağından eminim...Tatlişkom benim...Bu arada 5 yaş doğumgünü hediyen çok istediğin birşey :)
BİSİKLET ....

SENİ ÇOK SEVİYORUM ....:)


28 Mayıs 2012 Pazartesi

puzzle yapmak güzeldir ...

Hepimizin hayatı aslında bir puzzle gibi düşündüm az önce.Hemen bloğumla düşüncelerimi
paylaşmak istedim.
Çok parçalı bir puzzle verildiğini düşünün size.O puzzle yaparken parçaların önceliğini biz seçeriz.Yani hangi parçayı önce alacağımız ilk nereye deneyeceğimiz bize kalıyor.Bir parça alıp beş on yere deneyip
olmuyorsa onu bırakıp başka parça alırız.Kimi zaman bunalırız bırakmak isteriz.Kimi zaman sıkılırız sonra devam ederiz deriz.Bazı parçaları arka arkaya koyduğumuzda ve güzel birşey çıkacağına inandığımızda heyecanlanır bir an önce tamamlamak isteriz onu ,hayalini kurarız,çerçeveletip duvarıma asarım ya da sevdiğim birine hediye ederim diye.
Aynı hayat gibi ,aldığımız kararlarla şekillendiriyoruz hayatımızı,bu kararları almak,getirdiklerini yaşamak kimi zaman çok zor,sıkıcı,bunaltıcı kimi zaman çok harika,süprizlerle dolu,heyecan ve mutluluk verici.Ama seçim yapmadan karar vermeden olmuyor.Karar verip puzzleda bir parçayı yerleştirince ona yakın diğer parçalarda yavaş yavaş şekilleniyor,birbirine uzak parçalar yakınlaşmaya başlıyor.Yavaşça şekilleniyor puzzle ve ortaya çıkan sonucu beğeniyoruz çünkü ona emek verip biz yaptık.
Hayatımın puzzle ında bazı parçaları koydum,zorlu,kolay,stresli,rahat yollardan geçerek koydum,kararlar alıp sonuçlarının getirdiklerini yaşadım şimdi boş yerlere parçalarını koymaya devam ediyorum.Ama bir parçayı koymak bile çok değerli doğru parçaysa eğer puzzle ı kolaylaştıracak değerli bir parçaysa eğer sonuca gide yolda ne büyük bir adım ama değilse de onu alıp doğru parçayı bulmak için çabalamaya devam.
Hep devam,çünkü devam etmezsem puzzle ı boş bırakırsam yarısı dolu yarısı boş bir puzzle ne kadar güzel olabilirki?Çerçeveletip duvara asmaya değer mi ?Tamamlarsam ne olursa olsun,ne kadar zor olursa olsun sonuç olarak benim hayatım,her parçası değerli...
Bu kadar yeter galiba çünkü yazdıkça bin parçalı puzzle gibi karmaşıklaşıyor yazdıklarım;aynı hayat gibi :)

24 Mayıs 2012 Perşembe

hayaller,umutlar,inançlar ...

Umudunu kaybetme ,hayallerini canlı tutmaya devam et ...
"yaaa tabi çok da kolaydı " dediğinizi duyabiliyorum...
ama inanın değil...bir de sizi koruyan meleklerinize inanın .
Benim için hayatta dönüm noktaları vardır,hepsini yazmıycam ,zamanı var:)
Ama TEA&POT önemli bir dönüm noktası.Bir kafemiz oldu,işletmecilik konusunda pişiyorum bunlar da çok güzel ama asıl dönüm nokatası,benim içimdeki değişiklikler...
Daha pozitif,daha umutlu,umudunu kolay kolay kaybetmeyen biri oluyorum.Bizi koruyan meleklerimize inanıyorum ve şükrediyorum.Onların yanımızda olduğunu bilmek düşe kalka da olsa yola devam etmemizi sağlıyor.Ufkum genişliyor,35 yaşımda bunları yaşamak süper.Çünkü kısıtlı imkanlarda çalışarak hiç birimiz bunu yapamıyoruz.10 yıl özel sektörde çalıştım ama ne kadar bir şeyler katmak istesem çalışma ortamında hep olumsuzluklar oldu.Çünkü kimse senden yaratıcılık beklemiyor senin bir görevin var bu görevi en iyi şekilde yerine getirmen gerek.Sabah gel akşam git,işini yap,maaşını al...Mecburuz çünkü,sürdürmemiz gereken bir hayatımız ve sorumluluklarımız var.Hep şükrediyorum böyle bir şansımız olduğu ve tüm riskleriyle kendimizi iş hayatına attığımız için.Elbetteki çok zor....
Ama bugün öyle birgün yaşadıkki umut,hayal,melekler,kafa karışıklığı,karar verilmesi gerekn bir sürü konu,ve karar verildikten sonra o kararın yaşattıkları,tüm hayatımızın özetini bazen birgün içerisinde yaşayabiliyoruz yani.Hayatım
bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti derler ya bugünüm de bir film şeridi gibi geçiyor gözümün önünden şimdi...
hem komik hem stresli hem şaşırtıcı hem hem hem ....
Ama şundan eminimki meleklerimiz bizi koruyor,bize işaretler gönderiyor,bizi uyarmak için,korumak için...
Seviyorlar bizi ...Şu surata bakın ,resmim yok ama siz tahmin edin artık :))))
Hiç sevilmeyecek bir surat mı :))

Bi meleğimin kim olduğunu biliyorum,keşke şöyle sadece bir beş dakikalığına hayat dursa,ben durmasam ama o melek gelse ve sadece beş dakika boyunca sımsıkı sarılıp kalsak.Konuşmasak,sadece sarılsak,kokusunu depolasam ,öyle iyi gelirki ,bir 35 yıllık daha enerji olur bana ,öyle bir depolarım ki,
sımsıkı kaparım o deponun kapaklarını hiçbir yere kaçmasın diye....

Umutlu,melekli günler olsun hepimiz için...








7 Mayıs 2012 Pazartesi

ne gün ama ...

hani deriz ya hayat acısıyla tatlısıyla geçiyor işte diye...bugün ben de bir sürü duyguyu bir günde yaşadım.Üzüntü,keder,çaresizlik,heyecan,sevinç,şok eden olaylar ...yani 1 saat içinde hem çok sevinip hem de üzüldüğüm oldu.nasıl bir şey bu?peki akşam günüm nasıl geçti diye sorsam kendime,ne derim.
yani bir gün dersin ki günüm güzel geçti,ya da kötüydü,stresliydi,sıkıcıydı,özetleyici cevaplar...ama bugün ben ne desem hiç bilemiyorum gerçekten de...şu anda bile içimde bir sürü ses konuşuyor,kimi gülüyor,kimi somurtuyor,bir yanım umutlu,bir yanım yaaa niye böyle oluyor diye karamsar..Hani yoğun bir gündü derler ya benim için duygusal yönden yoğun ve inişli çıkışlı bir gündü,umarım yarın hep çıkışlı bir gün olur,bugünün inişleri yarın çıkış yapar ...
Ama inişler hiç bitmeyecek bunu biliyorum tek dileğim çıkışların daha çok olması , hepimizin hayatında :)

30 Nisan 2012 Pazartesi

hayat işte ...

Geçenlerde çok sevdiğim bir yakınımızın babası vefat etti.Emre ciğimizin...Yüzü güzel,kalbi güzel,pozitif bir adam Emre.Doğumgünü olan günde babasını toprağa vermenin acısını yaşadı.Güçlü olmaya çalıştı,içi ne kadar acısa da...
İşte hayat böyle ...Ölüm bize çok yakın ama bir o kadar da uzak tutuyoruz onu düşüncelerimizden.Ama öyle yapmak zorundayız yoksa nasıl zevk alabiliriz yaşamaktan.Nefes aldığımız sürece yaşamın ne kadar güzel olduğunu görmeliyiz ama bunu başarabilen kaç kişi var ki??Ben de dahil! Kötü birşeylere tanık olduğumuzda ne kadar şanslı olduğumuzu düşünüp şükrediyoruz ama sonra bir sıkıntıyı büyütüp hayatımızın meselesi haline dönüştürmekte üstümüze yok.Bu hayatta herşey ama herşey bizler için yani hiç yaşamayacakmışız gibi gelen bir durumla her an karşılaşabiliriz,iyi ya da kötü...
Aslında en güzeli hiç bu kadar detaylı düşünmeden yaşadığımız günün değerini bilerek doya doya yaşamak galiba.Yani acısıyla tatlısıyla bu hayat bizim,birgün çok enerjik birgün çok sıkkın olabiliyoruz...
Ben de birgün pozitif kimliğe birgün herşeyi dert eden bir kimliğe bürünebiliyorum.Sanırım ikinci yazdığım kimliği hiç üstümüze giymesek çok iyi olacak.Keşke başarabilsem...Çabalamak da önemli ama ben çabalıyorum.Olaylara daha iyimser bakmaya çalışıyorum.Mesela eskiden olsa iki çocuğum da aynı anda ateşli olduğunda günümü zehir etmeye ve kötü senaryolar yazmama yeterli idi.Ama biliyorum bir şekilde iyi olacaklar,geçecek.Ben çok üzülsem de az üzülsem de...Tabi ki onları hasta görmek beni çok üzüyor...Ama böylesi olsun diyorum içimden,büyük dertler olmasın.nasıl olsa iyi olacaklar.Onların iyi olacağını bilerek,inanarak iyi hissedip pozitif bakıyorum artık...
Çabalıyorum...
Aynı Emre nin cenazeden sonra gidip mis gibi kokan minik meleği Deniz e sarılıp ,onu koklayıp ,iyi enerjisini depolayıp,kendini iyi hissetmesi...İyi ki o küçük melekler var hayatımızın içinde...



23 Nisan 2012 Pazartesi

Bugün 23 Nisan,Neşe doluyor insan,aslında biz büyükler aynı dertlerle sıkıntılarla
geçiriyoruz bugünü eğer ki bir sıkıntımız var ise.Olmaması temennim tabi ki.
O nedenle bu mısralar gerçekten bu bayramın armağan edildiği çocuklara ait.Çünkü bizler sıkıntılı birgün geçiriyorsak aaa bugün 23 Nisan diye neşe dolamıyoruz.
Ama çocuklar,küçük melekler sadece bugün 23 Nisan olduğu için mutlu olabiliyorlar,neşe dolabiliyor içleri...
Ben de çocukken öyle idim,23 Nisan bayramdı,bayramlar hep güzeldi ve hep mutluydum,çünkü
güzel birgün geçirirdim.23 Nisan keşke biz büyüklerin çocukluklarına dönüp 1 gün boyunca çocuk kalabildikleri birgün olsa...
O zaman hep birlikte haykırırdık :
Bugüünnn 23 Nisannnn, hep neşeyle doluyorrr insan....


20 Nisan 2012 Cuma

öğrenme süreci ...

Biz Türklerin genel huyudur bilmediği işlere balıklama atlamak ve atladığı denizde yüzerken öğrenmeye çalışmak...
Ben de bu geleneği bozmayarak blog oluşturma aşamalarından hiç anlamadan yazmayı sevmem üzere
balıklama atladım bloggera.Mesela şu yeni yazımı yazacağım yeri bile 4.seferde buldum:)
Olsun,yılmak yok.
Şu anda Tea&Pot'un huzurlu ortamında bir yandan dışarıyı seyrederken bir yandan yazımı yazıyorum,ohhh ne keyifli.
Yoldan geçen insanlara bakıyorum da herkes telaşlı telaşlı koşturmada,bir yerlere yetişme derdinde.
Ben de şimdi çıkıyor olsam,hızlı hızlı otobüs durağına gidip otobüse binip, inince de hızlı hızlı evime yürüyeceğim.Tabi hızlı hızlı yürümemin bir amacı var hatta 2 :)yavruşlarıma kavuşabilmek.Çok güzel bir amaç yani...
Ama hem hızlı yürüyüp hem etrafımızın farkında olabilirmiyiz acaba?Sanırım zor olan da bu.Bir yere yetişmek için hızlıca yürürken aynı zamanda geçtiğin yerleri görebilmek,belki de hiç görmediğin şeylerin farkına varabilmek.Hayatı hızlıca yaşarken anların tadına varabilmek ne kadar zor ama ne kadar da önemli.
Ben de başardığımdan değil,ne güzel olur yaşadığımız anın tadını çıkarabilsek diye düşündüğümden yazıyorum bunları,yoksa ben de çoğu zaman hızlıca yürürken kafamda düşünceler,baksam da etrafa.görmüyorum çoğu zaman...
Ama mesela şu an çok mutluyum,yaşadığım anın ne kadar değerli olduğunu düşünüyorum,Bir an önce eve gitmek istesem de çocuklarımın şu anda evde mutlu bir şekilde oynadıklarını biliyorum ve şu ana şükrediyorum...

19 Nisan 2012 Perşembe

işte ailem ...

Herkesin bir hikayesi var,yaşadığımız şu ana gelirken ...
Benim de var,ileride anlatırım :)
Şu an neler oluyor ...Herkesin yine farklı anlatacakları var.
Benim ailem kısaca şu an evde şöyle ; biri maket yapar masa da :(kocam)
Biri aldığımız yeni dergilerde yapıştırmaları yapar (kızcem Duru)
Biri de arabaları ile oynar ama oynarken de ilginç diyaloglar kurar.(oğlum Doruk)
Onları bir dinliyorum da;Doruk arabalarına aynen Duru nun ona dediği sözleri söylüyor,
odama girmee,git,oynama benim oyuncaklarımla :)Sanırım o da diktatörlüğünü oyuncakları üzerinde kuruyor,napsın ailenin en küçüğü...
Duru bir yandan uydurma şarkılar söylerken,bir yandan da şöyle bir diyalog kuruyor babasıyla ;
Baba : Duru annen napıyor öyle bilgisayarda nelere yazıyor kime yazıyor.
Duru : Mustafa ile
Baba : Hangi Mustafa ?
Duru : Mustafa Topaçoğlu :))))
Survivor takipçisiyiz kızımla ben , belli olduğu gibi.
Şimdi ne güzel ,hani bir tabirle dizimizin dibinde çocuklarımız,bundan 15 yıl sonrasını hayal ettim de;
Ama uzatmadım bu hayali,dizimizin dibinde oldukları günlerin keyfini çıkararak yaşamak daha güzel
şu anda ...
Blogum yeni ya ,ısınma turları,kısa kısa yazılar...
Herkese sevdikleriyle iyi geceler ...

18 Nisan 2012 Çarşamba

deneme 1-2

selam ,
kendi kendime bir blog oluşturma kararını eltilerimden kıskanarak aldım.ama sonra düşündüm de
yazmayı seviyorum,söyleyemediğim şeyleri yazmak daha kolay benim için.o zaman sadece bana özel olsa bile bir bloğum olsun.günlük gibi ,oraya yazayım...
Ve yağmurlu,sakin bir akşamda yani az önce başlama kararı aldım...
karar aldım da,ne yazayım diye düşünüyorum...
sanırım hayatımız ne kadar monoton gözükse de anlatacak o kadar çok şeyimiz oluyor ki,
hangisinden başlayayım diye düşünüyoruz.
olsun zaten bu bir başlangıç yazısı...
hayırlı olsun:)