30 Nisan 2012 Pazartesi

hayat işte ...

Geçenlerde çok sevdiğim bir yakınımızın babası vefat etti.Emre ciğimizin...Yüzü güzel,kalbi güzel,pozitif bir adam Emre.Doğumgünü olan günde babasını toprağa vermenin acısını yaşadı.Güçlü olmaya çalıştı,içi ne kadar acısa da...
İşte hayat böyle ...Ölüm bize çok yakın ama bir o kadar da uzak tutuyoruz onu düşüncelerimizden.Ama öyle yapmak zorundayız yoksa nasıl zevk alabiliriz yaşamaktan.Nefes aldığımız sürece yaşamın ne kadar güzel olduğunu görmeliyiz ama bunu başarabilen kaç kişi var ki??Ben de dahil! Kötü birşeylere tanık olduğumuzda ne kadar şanslı olduğumuzu düşünüp şükrediyoruz ama sonra bir sıkıntıyı büyütüp hayatımızın meselesi haline dönüştürmekte üstümüze yok.Bu hayatta herşey ama herşey bizler için yani hiç yaşamayacakmışız gibi gelen bir durumla her an karşılaşabiliriz,iyi ya da kötü...
Aslında en güzeli hiç bu kadar detaylı düşünmeden yaşadığımız günün değerini bilerek doya doya yaşamak galiba.Yani acısıyla tatlısıyla bu hayat bizim,birgün çok enerjik birgün çok sıkkın olabiliyoruz...
Ben de birgün pozitif kimliğe birgün herşeyi dert eden bir kimliğe bürünebiliyorum.Sanırım ikinci yazdığım kimliği hiç üstümüze giymesek çok iyi olacak.Keşke başarabilsem...Çabalamak da önemli ama ben çabalıyorum.Olaylara daha iyimser bakmaya çalışıyorum.Mesela eskiden olsa iki çocuğum da aynı anda ateşli olduğunda günümü zehir etmeye ve kötü senaryolar yazmama yeterli idi.Ama biliyorum bir şekilde iyi olacaklar,geçecek.Ben çok üzülsem de az üzülsem de...Tabi ki onları hasta görmek beni çok üzüyor...Ama böylesi olsun diyorum içimden,büyük dertler olmasın.nasıl olsa iyi olacaklar.Onların iyi olacağını bilerek,inanarak iyi hissedip pozitif bakıyorum artık...
Çabalıyorum...
Aynı Emre nin cenazeden sonra gidip mis gibi kokan minik meleği Deniz e sarılıp ,onu koklayıp ,iyi enerjisini depolayıp,kendini iyi hissetmesi...İyi ki o küçük melekler var hayatımızın içinde...



23 Nisan 2012 Pazartesi

Bugün 23 Nisan,Neşe doluyor insan,aslında biz büyükler aynı dertlerle sıkıntılarla
geçiriyoruz bugünü eğer ki bir sıkıntımız var ise.Olmaması temennim tabi ki.
O nedenle bu mısralar gerçekten bu bayramın armağan edildiği çocuklara ait.Çünkü bizler sıkıntılı birgün geçiriyorsak aaa bugün 23 Nisan diye neşe dolamıyoruz.
Ama çocuklar,küçük melekler sadece bugün 23 Nisan olduğu için mutlu olabiliyorlar,neşe dolabiliyor içleri...
Ben de çocukken öyle idim,23 Nisan bayramdı,bayramlar hep güzeldi ve hep mutluydum,çünkü
güzel birgün geçirirdim.23 Nisan keşke biz büyüklerin çocukluklarına dönüp 1 gün boyunca çocuk kalabildikleri birgün olsa...
O zaman hep birlikte haykırırdık :
Bugüünnn 23 Nisannnn, hep neşeyle doluyorrr insan....


20 Nisan 2012 Cuma

öğrenme süreci ...

Biz Türklerin genel huyudur bilmediği işlere balıklama atlamak ve atladığı denizde yüzerken öğrenmeye çalışmak...
Ben de bu geleneği bozmayarak blog oluşturma aşamalarından hiç anlamadan yazmayı sevmem üzere
balıklama atladım bloggera.Mesela şu yeni yazımı yazacağım yeri bile 4.seferde buldum:)
Olsun,yılmak yok.
Şu anda Tea&Pot'un huzurlu ortamında bir yandan dışarıyı seyrederken bir yandan yazımı yazıyorum,ohhh ne keyifli.
Yoldan geçen insanlara bakıyorum da herkes telaşlı telaşlı koşturmada,bir yerlere yetişme derdinde.
Ben de şimdi çıkıyor olsam,hızlı hızlı otobüs durağına gidip otobüse binip, inince de hızlı hızlı evime yürüyeceğim.Tabi hızlı hızlı yürümemin bir amacı var hatta 2 :)yavruşlarıma kavuşabilmek.Çok güzel bir amaç yani...
Ama hem hızlı yürüyüp hem etrafımızın farkında olabilirmiyiz acaba?Sanırım zor olan da bu.Bir yere yetişmek için hızlıca yürürken aynı zamanda geçtiğin yerleri görebilmek,belki de hiç görmediğin şeylerin farkına varabilmek.Hayatı hızlıca yaşarken anların tadına varabilmek ne kadar zor ama ne kadar da önemli.
Ben de başardığımdan değil,ne güzel olur yaşadığımız anın tadını çıkarabilsek diye düşündüğümden yazıyorum bunları,yoksa ben de çoğu zaman hızlıca yürürken kafamda düşünceler,baksam da etrafa.görmüyorum çoğu zaman...
Ama mesela şu an çok mutluyum,yaşadığım anın ne kadar değerli olduğunu düşünüyorum,Bir an önce eve gitmek istesem de çocuklarımın şu anda evde mutlu bir şekilde oynadıklarını biliyorum ve şu ana şükrediyorum...

19 Nisan 2012 Perşembe

işte ailem ...

Herkesin bir hikayesi var,yaşadığımız şu ana gelirken ...
Benim de var,ileride anlatırım :)
Şu an neler oluyor ...Herkesin yine farklı anlatacakları var.
Benim ailem kısaca şu an evde şöyle ; biri maket yapar masa da :(kocam)
Biri aldığımız yeni dergilerde yapıştırmaları yapar (kızcem Duru)
Biri de arabaları ile oynar ama oynarken de ilginç diyaloglar kurar.(oğlum Doruk)
Onları bir dinliyorum da;Doruk arabalarına aynen Duru nun ona dediği sözleri söylüyor,
odama girmee,git,oynama benim oyuncaklarımla :)Sanırım o da diktatörlüğünü oyuncakları üzerinde kuruyor,napsın ailenin en küçüğü...
Duru bir yandan uydurma şarkılar söylerken,bir yandan da şöyle bir diyalog kuruyor babasıyla ;
Baba : Duru annen napıyor öyle bilgisayarda nelere yazıyor kime yazıyor.
Duru : Mustafa ile
Baba : Hangi Mustafa ?
Duru : Mustafa Topaçoğlu :))))
Survivor takipçisiyiz kızımla ben , belli olduğu gibi.
Şimdi ne güzel ,hani bir tabirle dizimizin dibinde çocuklarımız,bundan 15 yıl sonrasını hayal ettim de;
Ama uzatmadım bu hayali,dizimizin dibinde oldukları günlerin keyfini çıkararak yaşamak daha güzel
şu anda ...
Blogum yeni ya ,ısınma turları,kısa kısa yazılar...
Herkese sevdikleriyle iyi geceler ...

18 Nisan 2012 Çarşamba

deneme 1-2

selam ,
kendi kendime bir blog oluşturma kararını eltilerimden kıskanarak aldım.ama sonra düşündüm de
yazmayı seviyorum,söyleyemediğim şeyleri yazmak daha kolay benim için.o zaman sadece bana özel olsa bile bir bloğum olsun.günlük gibi ,oraya yazayım...
Ve yağmurlu,sakin bir akşamda yani az önce başlama kararı aldım...
karar aldım da,ne yazayım diye düşünüyorum...
sanırım hayatımız ne kadar monoton gözükse de anlatacak o kadar çok şeyimiz oluyor ki,
hangisinden başlayayım diye düşünüyoruz.
olsun zaten bu bir başlangıç yazısı...
hayırlı olsun:)